Bedensel zarar
BEDENSEL ZARAR
A. BEDENSEL ZARAR KAVRAMI
Bedensel zarar, TBK’da açık bir şekilde tanımlanmamıştır. Hukuk terminolojisinden hareketle bedensel zarar; “Haksız bir fiil sonucunda insan bedenine (vücuduna) verilen zarar, … cismani zarar” anlamlarına gelmektedir. Bedensel zarar kavramı hem kişinin vücut bütünlüğünün ihlalini hem de ruh bütünlüğünün başka bir deyişle akıl sağlığının ihlalidir. Beden tamlığının ihlali ile meydana gelen bedensel zarar, kişinin hem vücut bütünlüğünün hem de ruh bütünlüğünün ihlalini kapsamaktadır.
Bedensel zararın meydana gelmesinde ilk unsur zararın varlığıdır. Hukuka aykırı bir fiil sonucu yaralanma, sakatlanma, ruhsal bir bunalım ve benzerinin meydana gelmesi gerekmektedir. Ancak, yaralanma, ruhsal bunalım ve benzeri de zararın meydana gelmesinde tek başına yeterli değildir. Sayılan bu nedenlerle birlikte malvarlığında bir azalma olmuş olması veyahut ileride bir azalmanın söz konusu olması gerekmektedir. Bu unsurların her ikisinin de aynı anda mevcut olması gerekmektedir. Özetle, kişinin yaralanması halinde malvarlığında bir azalma veya azalacak olma söz konusu değil ise bedensel zarar kavramı oluşmamaktadır.
B. BEDENSEL ZARAR TÜRLERİ
Bedensel zararların türleri TBK m.54 hükmünde düzenlenme alanı bulmuştur. Bedensel zararlar TBK’ ya göre tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olmak üzere dörde ayrılmaktadır.
1-) Tedavi Giderleri
TBK m.54 hükmünde bahsi geçen tedavi giderleri kapsamına zarar görenin sağlığına kavuşması için gerekli olan pansuman, iğne, doktor, hastane, ambulans, hastaneye gidiş-geliş yol ücretleri, kaplıca, korse vb. tüm giderler girmektedir. Bunun yanı sıra zarar görenin vücut bütünlüğünün ihlali sebebi ile zararının karşılanması için başvuracağı avukat, bilirkişi, arabulucu masrafları da tedavi giderleri kapsamına girmektedir.
Tedavi giderleri kapsamına giren ulaşım giderleri için yapılan harcamanın nasıl belirleneceği hususu ise önem taşımaktadır. Zarar gören kişi pansuman, muayene vb. nedenler ile hastaneye gidiş-geliş için yapmış olduğu ödemeleri zarar verenden isteyebilmektedir. Söz konusu miktar kişinin taksi kullanması durumunda gider pusulası ile ambulans kullanmış olması halinde ise düzenlenmiş olan fatura ile giderlerin miktarı belirlenebilmektedir. Ancak, zarar gören kişi kullanmış olduğu takside vermiş olduğu ücrete ilişkin faturayı temin edemiyor ise büyükşehir belediyesi trafik amirliğinden evi ile hastane arasındaki mesafenin kilometre cinsinden tespiti ile şoförler odasından taksi tarifesinin belirlenmesi ile hesaplanan tutarı zarar verenden talep edebilecektir.
Zarar gören kişi, zarar verenden tedavi giderleri için yapmış olduğu harcamaları talep ederken sadece dava tarihine kadar yapmış olduğu harcamaları değil, sonraki dönemde yapacağı harcamaları da talep edebilmektedir. Zarar görenin olması gereken ameliyatlar sebebiyle yapacağı harcamalar, kullanacağı ilaçlar dikkate alınarak tazminat hesaplaması yapılması gerekmektedir. Özetle, zarar görenin hâlihazırda tedavi giderleri için harcama yapmış olması şart olmayıp, zarar gören zarar verenden gelecekte yapacak olan harcamaları da talep edebilecektir.
2-) Kazanç Kaybı
Kazanç kaybı; haksız fiil meydana gelmeseydi kişinin elde etmesi gereken muhtemel kayıplara denilmektedir. Kazanç kaybı, zarar gören kişinin iyileşme anına kadar çalışamamasından doğan zarardır. Bu zarar mevcut duruma göre belirlenen ve geçici nitelikte olan zarardır. Örneğin, zarar görenin tedavi süresince çalışamadığı süreç boyunca uğradığı zarar kazanç kaybıdır. Bunun yanı sıra ev kadınının geçirdiği kaza sebebiyle ev işlerini yapamaması durumunda eve çağrılan temizlikçinin ücreti de aile bütçesinde azalmaya neden olduğu için kazanç kaybı sayılabilmektedir. Kişinin kazanç kaybı sadece hastanede kalmış olduğu süre ile sınırlı değildir. Zarar görenin hastaneden taburcu olduktan sonraki çalışamadığı süre boyunca meydana gelen kaybı da kazanç kaybına girmektedir.
3-) Çalışma Gücünün Azalmasından Ya da Yitirilmesinden Doğan Zarar
Vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan zararlar kapsamına davacının tazminata hüküm verileceği tarihe kadar olan kazanç mahrumiyetleri ile çalışma gücünün tamamen veya kısmen kaybının gelecekte yol açacağı kazanç mahrumiyetleri girmektedir.
Geçici iş göremezlikte zarar gören kişinin çalışma gücü geçici olarak kaybolmaktadır. Bu süreç içerisinde zarar gören kişinin yoksun kaldığı kar kazanç zararını oluşturmaktadır. Vücut bütünlüğü ihlal edilen kişi, ihlalden sonra iyileşmiş ise de iyileşinceye kadarki çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan kazanç kaybını zarar verenden isteyebilecektir. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ortaya çıkan zararların yanı sıra zarar görenin iyileşmek için yapmış olduğu tedavi giderleri de zarar verenden talep edilebilecektir. Zarar gören kimsenin, zarar verenden geçici iş göremezlik tazminatını isteyebilmesi için zarar gören kişinin meslek sahibi olmasına gerek yoktur. Örneğin, kaza sebebi ile ev hizmetlerini bir süre yapamayan ev kadınları da geçici iş göremezlik tazminatı isteyebilmektedir. Geçici iş göremezlik tazminatı zarar verenden istenebileceği gibi zarar veren kişinin zorunlu mali sorumluluk sigortacısından da istenebilmektedir.
Hukuka aykırı bir olay ya da haksız bir fiil sonucu bedensel zarara uğrayan kişinin iyileşemeyip yaşam boyu engelli kalması durumuna çalışma gücünün sürekli kaybı denilmektedir. Çalışma gücünün sürekli kaybı, sürekli kısmi iş göremezlik ve sürekli tam iş göremezlik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır:
Sürekli kısmi iş göremezlik zarar görenin organının eksilmesi veya organ zayıflaması sonucu beden gücünün belli bir oranda azalması haline denilmektedir. Sürekli kısmi iş göremezlik halinde zarar gören çalışma hayatını sürdürebilir olsa da yaşıtlarına ve aynı işi yapanlara göre sakatlığı oranında daha fazla güç ve emek harcamak zorunda olması sebebiyle kazancında azalma olmasa dahi maluliyeti oranında tazminat isteme hakkı bulunmaktadır.
4-) Ekonomik Geleceğin Sarsılmasından Doğan Zarar
Türk Borçlar Kanunu m.54 hükmünde düzenlenen bedensel zararlardan bir diğeri ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zarardır. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararın meydana gelmesi için kişinin çalışma gücünde herhangi bir kaybı olmasına gerek yoktur.
Ölüm veya yaralanma meydana gelen trafik kazalarında kusur durumu öncelikli olarak kolluk görevlileri tarafından tutulacak kaza tespit tutanağı ile tespit edilecektir. Kaza tespit tutanağında ilgili yönetmelik gereğince sadece sürücülerin hangi kuralı ihlal ettiği yazılacak, kusurun oransal olarak dağılımına ilişkin bir tespit yapılmayacaktadır. Ancak bedensel zararlara ilişkin tazminat hesabında kusur oranı çarpan olarak yer aldığından, mahkeme veya tahkim aşamasında oran olarak kusur tespiti zorunlu hale gelecektir. Bu durumlarda kusur oranlarının tespitinde uzmanlaşmış ve bilirkişi listesine kayıtlı kişilerden rapor temini yoluna gidilmelidir. Kusur durumu ve zarar ispat edildiği takdirde bedensel zararın hesaplanması ve tazmini aşamasına geçilecektir.
C. BEDENSEL ZARARIN GİDERİLMESİ
Zarar gören kişi, koşulları oluştuğu takdirde (hukuka aykırı fiil, zarar, kusur, illiyet bağı) zarar verenden zararının giderilmesini talep edebilmektedir. Zarar veren kişi de zarar görenin zararından sorumludur ve bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören kişinin zararı dört şekilde giderilebilmektedir. Bunlardan ilki sorumluluğa ilişkin anlaşma, ikincisi ibra, üçüncüsü dava yolu ile sonuncusu da alternatif çözüm yolu olan sigorta tahkim komisyonuna başvurudur.
SK m. 30’da sigorta tahkim komisyonuna gidilebilmesi için zarar gören kişilerin sigortacı tarafa gerekli başvuruyu yapmış olması ancak talebinin kısmen veya tamamen olumsuz sonuçlanması yahut sigortacı tarafın başvuru tarihinden itibaren 15 iş günü içinde yazılı bir cevap vermemiş olması gerektiği belirtilmiştir.
Söz konusu 15 iş günlük süre, Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılacak başvurular için öngörülmüş olan bir süredir. Dolayısıyla tarafların tahkim yoluna başvurmak yerine diğer yargı yollarına başvurmayı seçmeleri halinde böyle bir süre şartı söz konusu olmayacaktır.
D. SİGORTA ŞİRKETİNE BAŞVURU
KTK’nun m.97 hükmü gereğince; zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava veya tahkim yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna “yazılı” başvuruda bulunması gerekmektedir. Trafik kazalarından doğan maddi tazminat alacaklarının talep edilebilmesi için ön koşul olarak sigorta şirketine başvurmak gerekmektedir. Buradaki sigorta şirketi işletenin “Mali Sorumluluk Sigortacısı”dır. Uygulamada genellikle “Trafik Sigortası” olarak geçmektedir.
Zarar gören kişiler zararlarını tazmin etmek için, kusurlu olan araç sürücüsünün sigorta şirketine, “yazılı bir dilekçe ile veya şirketin resmi internet adresinden yazılı olarak” talepte bulunabilmektedir. Yazılı olarak talep internet üzerinden e-posta atılabileceği gibi gerekli evraklar kargo yoluyla da fiziken gönderilebilmektedir. Ancak bunun için, zarar görenin sorumlu sigorta şirketinin ismi ile kazaya neden olan aracın sigorta poliçesi numarasının öğrenilmesi veya kazaya sebebiyet veren aracın plakasının bilinmesi gerekmektedir. Karşı tarafın sigorta şirketi kaza tespit tutanağından öğrenilebileceği gibi, eğer sürücü kaçmışsa veya kaza tespit tutanağı düzenlenmemişse kaza tarihi ve plaka numarası var ise plaka numarası ile birlikte Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezinden de öğrenilebilmektedir.
Sigorta Şirketini Başvuruda Zamanaşımı Süresi
Trafik Sigortası’ndan (ZMSS) doğacak ve sigorta şirketlerine karşı yönetilecek taleplere ilişkin zamanaşımı ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1. maddesinde; “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl olarak” belirlenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu genel zamanaşımı kuralına bir istisna getirerek TCK’da düzenlenen ceza zamanaşımı sürelerine atıf yapılmıştır. Buna atfa göre; “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerli olur” (KTK m. 109/2).
Atıf yapılan TCK m. 66 gereğince; trafik kazalarından doğacak bedensel zararlara ilişkin talepler, zarar verici fiil aynı zamanda taksirle yaralama (TCK m. 89) suçunu teşkil ediyorsa sekiz yıl, kaza sonucunda gerçekleşen ölüm, taksirle öldürme (TCK m. 89) suçunu teşkil ediyorsa on beş yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olacaktır. Manevi tazminat talepleri de maddi tazminat taleplerine ilişkin zamanaşımı sürelerine tabidir.
Ceza zamanaşımı TBK m.72 hükmünde belirtilen haksız fiilden doğan alacaklar için öngörülen iki zamanaşımı süresinden de uzun olmalıdır. Kısa olması durumunda ceza zamanaşımı süresi uygulanmamaktadır. Ceza zamanaşımı süresinin iki yıllık süreden uzun ancak on yıllık süreden kısa olması halinde, iki yıllık süreden uzun olan ceza zamanaşımı uygulanacaktır. Ancak, on yıllık uzun süre geçerliliğini koruyacaktır. Ceza zamanaşımı süresinin on yıla eşit veya on yıldan uzun olması halinde ise ceza zamanaşımı süresi uygulanmaktadır.
Sigortacının tazminat yükümlülüğünün başlangıcı, kendisine zararın ihbar edildiği tarihte başlamaktadır. Sigortacı kuruluşun söz konusu başvuruyu en geç on beş gün içinde cevaplamaması veya verilen cevabın başvurucuların talebini karşılamaması hallerinde, zarar görenler dava açabilecek veya tahkim yoluna başvurabileceklerdir.
E. SİGORTA ŞİRKETİNE BAŞVURURKEN VERİLECEK BELGELER
Kişilerin malvarlığında meydana gelen ve para ile ölçülebilecek bir eksilmeyi ifade eden maddi zararlar halinde sigortacıya hangi belgelerle başvurulacağı, Zorunlu Trafik Sigortası Genel Şartları Ek m. 6’da düzenlenmiştir. Buna göre maddi zararlar halinde gerekli olan belgeler; araç hasarları, değer kaybı ve diğer hasarlar (üçüncü kişiye ait mallar için) olmak üzere üç başlık altında düzenlenmiştir.
Gerek maddi zararlar halinde gerekse bedensel zararlar halinde varlığı gerekli belgelerin tamamının veya bir kısmının eksik olması halinde sigorta şirketi ödeme yapmak durumunda değildir. Zira sigortacı kuruluşun temerrüdünden söz edilebilmesi için ilk olarak borcun muaccel hale gelmesi gerekmektedir. Borcun muaccel hale gelmesinin, alacaklının önceden bazı hazırlıkları yapmasına bağlı olduğu durumlarda alacaklı, bunları yerine getirmediği sürece borçlunun temerrüdünden söz edilemeyecektir. Dolayısıyla zorunlu trafik sigortası bakımından da zarar görenlerin eksik belge ile başvurması halinde kendi sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmedikleri için sigortacının sorumluluğu da doğmuş olmayacaktır
Bedeni Zararlar Halinde Gerekli Belgeler:
a) Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu,
b) Epikriz Raporu,
c) Genel adli muayene raporu,
d) Tüm tetkik ve tedavilere ilişkin raporlar,
e) Mağdura ait kimlik belgesi fotokopisi,
f) Kaza raporu, varsa bilirkişi raporu veya keşif zaptı veya mahkeme kararı,
g) Mağdura ait kaza tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi,
h) Hak sahibine ait banka hesap bilgileri (Banka- Şube adı, IBAN Numarası),
ı) Sağlık verilerine erişim, işleme ve aktarım konusunda mağdur tarafından verilen açık rıza beyanı.
Beden gücü kayıplarında sigortalardan tazminat istenebilmesi için, Sigorta Genel Şartları’nda Engellilik Yönetmeliği’ne göre rapor alınması gerekmekte ise de AYM, 2019/40E. 2020/40K. 17.07.2020T. sayılı kararıyla, KTK’nın 90.maddesindeki sigorta genel şartlarının uygulanmasına ilişkin bölümler iptal edildiğinden, artık Engelli Sağlık Kurulu raporlarının yargıda geçerliliği kalmamıştır. Artık, bedensel zararlarda tek geçerli yönetmelik, Yargıtay’ca geçerli kabul edilen ve Adli Tıp Kurumu ile Adli Tıp Anabilim Dalları tarafından kullanılan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’dir.
Ölüm halinde ise;
a) Kaza Raporu, varsa Bilirkişi Raporu, keşif zaptı veya mahkeme kararı,
b) Veraset ilamı,
c) Ölüm belgesi ve ölü muayene otopsi raporu,
d) Anne ve baba bilgisini de gösterir güncel vukuatlı nüfus kayıt örneği,
e) Ölen kişiye ait kaza tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi.
f) Hak sahibine ait banka hesap bilgileri (Banka- Şube Adı, IBAN Numarası) şeklinde sayılan belgeler istenmekle birlikte ayrıca gerçek kişiler için nüfus cüzdanı fotokopisi, imza beyanı ve iletişim bilgileri; tüzel kişiler için ise vergi levhası ve ticaret sicil gazetesi, imza sirküleri ve sirkülerde yer alan yetkililerin nüfus cüzdan fotokopileri şeklinde kişisel bilgi doğrulama evrakları da talep edilmektedir.
F. SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU
Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulabilmesi için uyuşmazlığın mahkemeye, HMK’ya göre tahkime veya Tüketici Sorunları Hakem Heyetine intikal etmemiş olması gerekmektedir.
Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapılabilmesi için SK ve KTK hükümleri ile sigortacıya yazılı olarak başvuru yapılması şartı getirilmiştir. Sigorta şirketi, 15 günlük süre içerisinde ilgili talebe yanıt vermez veya talebe olumsuz cevap verirse, taraflar uyuşmazlığın çözümü için komisyona başvurabilir.
Tahkim için, komisyonun merkezine ya da başvuru yapan kişinin ikametgâhının bulunduğu ya da rizikonun gerçekleştiği yerdeki büroya başvurulabilir. Uyuşmazlık başvurularında, “Başvuru Formu, Uyuşmazlığa İlişkin Bilgi ve Belgeler ile Başvuru Ücretinin Yatırıldığına Dair Belgenin” yer alması gerekir.
Sigorta şirketlerinin acentelerine karşı komisyona başvuru yapılması mümkün değildir. Zira, tahkim komisyonunun amacı sigorta sözleşmesine taraf kişiler arasında doğacak uyuşmazlıkların çözümüdür. Sigorta acenteleri, rizikoyu taşıma amacı olmaksızın, sigorta sözleşmesinin kurulmasında taraflar arasındaki köprüyü kurmak ve bu süreçte rol almaktadır.
Tarafların yapmış olduğu başvuru fiziken veya posta yolu ile komisyona gönderilebilir. Tahkim komisyonunda yapılan her başvuru için esas verilir ve başvurana tahkim başvuru formunda belirttiği e-posta adresine başvurusunun işleme alındığına ve esas numarasına dair bilgilendirme yapılır.
Tahkim komisyonunda dava, HMK m. 426/1 hükmü gereğince tarafların hakemlerin tayini için tahkim komisyonuna başvurduğu tarihte açılmış sayılır.
G. SİGORTA TAHKİM KARARLARINA KARŞI BAŞVURULABİLECEK
KANUN YOLLARI
Sigorta Tahkim Komisyonu uyuşmazlık hakem kararları itiraz prosedürüne, itiraz hakem heyeti kararları ise temyiz kanun yoluna tâbidir. Tahkim yargılamasının ilk ayağı olan uyuşmazlık hakemi tarafından verilen ve 5.000-TL ve üstündeki kararlara karşı itiraz edilmesi mümkündür. İtiraz sonucunda verilen ve 40.000-TL üzerindeki kararlar temyiz edilebilir.
Sigorta Tahkim Komisyonu incelemesi uyuşmazlık ve itiraz olmak üzere iki aşamadan oluşmaktadır
1-) İTİRAZ:
İtiraza tabi kararlar, miktar itibariyle 5.000-TL ve üzerindeki kararlardır. Kanunda belirtilen kesinlik sınırının altındaki uyuşmazlıklara ilişkin Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından verilen kararlar kesin niteliktedir. Miktar itibariyle kesin olan kararlara itiraz edilemez.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararlarına karşı yapılacak itiraz süresi, kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 gündür. Tahkim Komisyonu kararları, taraflara fiziki olarak tebliğ edilmemekte, tarafların başvuru ve cevap dilekçesinde belirttikleri KEP adreslerine tebliğ edilmektedir. Kararların elektronik yolla tebliğ edilmesi ihtimalinde taraflara ek bir süre tanınmaktadır. Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin “Elektronik Tebligatın Hazırlanması ve Muhataba Ulaştırılması” başlıklı 9. maddesine göre; “Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır”280. İtiraz süresi, kararın taraflara elektronik ortamda tebliğ edilmesi durumunda ilgili yönetmeliğin 9. maddesinde belirtilen süre kadar uzar.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararlarına yapılacak itirazlar komisyona fiziken gönderilebileceği gibi itiraz başvurusu komisyonun internet sayfasından online olarak da yapılabilir. İtiraz başvurusu yapılırken uyuşmazlık miktarına göre belirlenecek itiraz ücretinin itiraz dilekçesi ile birlikte komisyona iletilmesi gerekmektedir. Süresi içerisinde yapılmayan ve itiraz ücreti yatırılmadan yapılan başvurular komisyon tarafından incelemeye alınmaz ve karar kesinleşir.
Uyuşmazlık Hakemleri tarafından verilen karara yönelik itirazlar incelemek üzere itiraz hakem heyeti oluşturulur. İtiraz talebi hakkında uyuşmazlığın hakeme havalesinden başlamak üzere iki ay içinde karar verilir. İki aylık süre tarafların açık ve yazılı muvafakati halinde iki ay daha uzatılabilir. Taraflardan birinin süre uzatımına muvafakat etmemesi durumunda, taraflar HMK 427/2 hükmü gereğince asliye ticaret mahkemesinden süre uzatımına ilişkin talepte bulunabilir. Mahkemenin, süre uzatımına ilişkin vereceği karar kesindir.
2-) TEMYİZ
Sigortacılık Kanunu’nda; İtiraz Hakem Heyetlerince verilen ve 40.000 Türk lirasının üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlara karşı temyize gidilebileceği düzenlenmiştir (SK m. 30/12).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 19/06/2020 Tarih ve 2019/4 E. 2020/1 K. Sayılı kararı ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesi ile kurulan sigorta tahkim komisyonu itiraz hakem heyetinin itiraz üzerine verilen kararlarının temyiz kanun yoluna tabi olduğuna oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Temyiz kanun yoluna başvuru süresi, HMK 361. maddesi gereğince iki hafta olup, bu süre kararın taraflara tebliğiyle işlemeye başlar.
H. TAHKİM YARGILAMASININ FAYDA VE SAKINCALARI
Tahkim sistemi uzmanlık sebebiyle çok daha kısa sürede sonuçlanmaktadır. Tahkime ilişkin azami süre bir yıl olarak tespit edilmiştir. Bununla birlikte sigorta alanında tahkimini düzenleyen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nda tahkim yargılamasının dört ay içerisinde sonuçlandırılması gerektiği öngörülmüştür.
Tahkim yargılamasının bir diğer faydası, başvuru ücretlerinin düşük olmasıdır. Nitekim, komisyona ödenmesi gereken başvuru ücreti, genel mahkemelerde ödenen dava harçlarına nazaran daha düşüktür.
Tahkim yargılamasının bir diğer faydası ise yargılamaların sigorta hukuku ve sigortacılık alanında uzman hakemlerce yürütülmesidir. Tahkimin genel yapısında olduğu gibi sigorta tahkiminde de hakemler, konunun uzmanı kişiler arasından seçilmektedir.
Tahkim sisteminin faydaları kadar sakıncaları da mevcuttur. Mahkemelerin sahip olduğu, tanığın veya belgelerin zorla getirtilmesi, yabancı mahkemelerin istinabe edilmesi, resmi makamlardan yazılı belge talep edilmesi gibi yetkilere hakemler sahip değildir. Böyle hallerde hakem mahkemesinin adli mahkemelerden yardım istemesi mümkündür.
AV. AYŞEGÜL ÖTER
U&T Hukuk- U&T Law and Consulting




